YUVALUNA | GİZEM ONAY

Hiçbirimiz daha önce pandemi döneminde ebeveyn olmadık. 500 yılda bir yaşanan pandeminin tam ortasındayız. Rakamla 500, yazıyla beş yüz… Atalarımız belki savaş ve yoksullukla mücadele ettiler, bizim yüzyıla düşen de bu oldu. Demesi kolay ama yaşaması, içinde olması o kadar da kolay değil. 

Duygularımız çok karışık, her zamankinden daha yalnız hissediyoruz, kafamız karışık, her an her şey değişiyor. Burnumuz aksa panik oluyoruz: Kendimiz için, çocuklarımız için, anne-babalarımız için... 

Bir günün içinde pek çok duygu yaşıyoruz: durumu dikkate almayan insanlara öfke, kızgınlık, hayal kırıklığı, ‘’her şey de bize mi denk gelir’’ duygusu... Hepsi normal, hepsi tam da böyle bir dönemde dünyada yaşayan ebeveynlerin içinden akan dereler gibi: kimisinin debisi çok yüksek, kimisinin düşük. Debisi yüksek olanlar belki de en çok dışarıya vuranlar, düşük olanlarsa içlerinde anlamlandıramadıkları tuhaf bir yas duygusu ile oturuyorlar. 

Çocuklar da aynı duygu denizinde bizimle birlikte yüzüyorlar: arkadaşlarını aylardır göremediler, aileleri ile doğumgünü pastası kesemediler, sıkı sıkı sarılamadılar anneanne, babaanne ve dedelerine. Onların içinde de en az bizim kadar çok büyük bir boşluk ve belirsizlik var. Bu aralar evlerde en çok duyulan cümle ‘’Keşke korona olmasaydı’’, ‘’Keşke şimdi hemen bitse’’. Her birimiz eski normale döneminin imkansız olduğunu biliyoruz ama yeni normalin ne olacağı hakkında bir fikrimiz de yok. 

En çok aklımıza, ruhumuza sahip çıkmaya, kendimize bakmaya en çok ihtiyaç duyduğumuz yerdeyiz. Çok büyük şeyler değil: Belki beş dakikayı bir bardak çaya ayırmak, pencereden görünen bulutları ya da ağacın rüzgarda salınışını birkaç dakika izlemek ya da zorlu bir güne başlamadan önce 3 derin nefes almak... 

Ve o yataktan bugün de kalkıp güne başlayabildiysek bu yola devam ettiğimizin de ispatı aslında. Çayın altını yakıp, aynada yüzümüze bakarken kendimize şunları söylemek belki: 

‘‘Pandemide ebeveyn olmak çok zor.  Böyle dalgalı bir denizde geminin kaptanı olmak çok zor. Buradayım. Bütün bunlarla nasıl başa çıkacağımı bilmiyorum, aslında herkes gibi... Dünyada kimsenin pandemide bir sonra neyin olacağı hakkında hiçbir bir fikri yok. Belirsizlikler var, kafamın karışıklığı çok normal. Hepimiz duygularda bir aşağıya bir yukarıya gidip gidiyoruz. Herhangi bir karar doğru hissettirmeyecek biliyorum ama buradayım. Ayaklarım yere basıyor. Buradayım.’’ 

Endişeleniyoruz.

Uzun zamandır evdeler.

Endişeleniyoruz çünkü eğitim alamıyorlar.

En azından ilkokul grubu için online eğitimin efektif olmadığını gözlemleyerek hepimiz fark ettik. Zihnimizde hep yankılanan sorular var: ‘’Uzaktan eğitim çocuğu mahvedecek, hiçbir şey öğrenemeyecek, bir yıl daha boşuna gidecek’’... 

Bütün bu sorular kaygı düzeyimizi de artırıyor.  

‘’Çocuğum için bu kötü mü olacak?’’ yerine başka bir soru koysak mesela: ‘’Çocuğumun şu anda neye ihtiyacı var?’’. 

İhtiyacı doğada vakit geçirmek mi, o zaman buna nasıl destek olabiliriz, arkadaşlarını özlediyse online da olsa onu nasıl destekleyebiliriz? Onun için neyin kötü ya da iyi olduğu düşüncesi içerisinde kaybolmadan ‘’Onun neye ihtiyacı var?’’ sorusu ile yola çıkabilme daveti de burada dursun. Ve elbette her ne kadarını yapabiliyorsak… 

Hepimizde stres, gerginlik var ve çocuklar bunu hissediyorlar. Bu yüzden her zamankinden çok bizimle bağ kurmaya ihtiyaçları var. Oyun onlar için neşe demek ama sadece onlar için değil. Aynı zamanda bizim için de.. Bugün her zamankinden daha çok oynamaya ihtiyacımız var, evet en çok da bizim. Çocuklar oyunla iyileşirken biz de oyunla şifa buluyoruz. Hayatımızda bu sıra uzaklaştığımız neşenin kapısı oyunla açılıyor. 

Belki ‘’Her şey yolunda, her şey düzelecek’’ demeye dilimiz varmıyor, bilmiyoruz çünkü. Gerçekçi gelmiyor. Ama bilgilenmeye, yanlarında olduğumuzu duymaya ihtiyaç duyuyorlar. Örneğin çocuklarımızla neleri bildiğimiz ve neleri bilmediğimiz hakkında konuşabiliriz. 

Henüz bilmediklerimiz: ‘’Bu değişik bir yıl olacak çünkü okulun devamında nasıl olacağını bilmiyoruz çünkü hiçbirimiz daha önce bir pandemide yaşamadık. Son 6 ay içinde ne çok şey değişti ve ne olacağını nasıl olacağını biz de bilemedik.’’ 

Ama bildiğim bir şey var.‘’Biliyorum çok fazla değişim var ben her ne olursa olsun hep senin yanında olacağım, seni anlıyor olacağım. Biliyorum zor ve her ne olursa olsun biz bunu birlikte yapacağız. ‘’ 

Çocukların böyle belirsiz bir ortamda, en çok bunu duymaya ihtiyaçları var, her şey değişirken onların tutunabileceği her an yanlarında olan ebeveynlere. Çünkü bağlar aynı ağlar gibi bizi birbirimize bağlayacak sımsıkı. Yeniden ısınmamızı ve nefes almamızı sağlayacak. 

Siz de 2020’ye girerken yeni yıldan beklentilerinizi yazmış mıydınız?

Belki daha çok seyahat, daha çok dostları görüşmek, belki de yeni hobiler kim bilir...

Ve bunlar gerçekleşemedi.

Bugünlerde tam da yeni yılı karşılamaya hazırlanırken belki içinizdeki bir parça buruk hissediyor olabilir. 

Belki de bu yıl hayat daha azı için bizi çağırıyordur.

Hayır diyebilmek.

Daha azını yapmak.

Oynamak, yemek ve uyumak için.

Ve bunların hepsini bir günde yapmak zorunda değiliz!

GÜNEŞ ULUS

GÜNEŞ ULUS

Öğrenmenin hiç bitmeyen bir yolculuk olduğuna inanan Güneş Ulus,‘Çocuklar için Farkındalık’ adlı platformun kurucusudur. Türkiye’de farkındalıkla ebeveynlik alanında ilk kitap olan ‘Anneliği Like Et’i yayımladı. Öz şefkatli farkındalık, bağlanma temelli oyunlar, farkındalıkla ebeveynlik ve koçluk alanlarında uzmanlaştı.

 
#
Tamam